Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra dünyada ekonomik açıdan hakim olan kapitalist düzenle uyum göstermeyen birçok bölge bulunuyor. Hindistan’da Auroville, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde Slab, Danimarka’daki Christiania ve Norveç’teki Svalbard farklı hayatları benimsemiş insanların buluşma noktası olan bölgeler arasında. 2022’nin temmuz ayında dönemin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal, “Arktik bölgesine artan ilgimiz var, bu kapsamda Spitsbergen (Svalband ve diğer adalar) ile ilgili 9 Şubat 1920’de Paris’te imzalanan anlaşmaya taraf oluyoruz” demişti. Bu sözler, Türkler’in de orada yaşayıp çalışabileceği ve mülk sahibi olabileceği anlamına geliyordu. Bugün belirli şartlar dahilinde vizesiz şekilde gidilebilen bölgede Türk bilim insanlarının da önemli çalışmaları bulunuyor.
‘BUZ CENNETİ’ OLARAK ANILIYOR
Kuzey ışıkları, dondurucu Norveç havası ve doğal güzellikleriyle kuzey kutbunu merak eden binlerce kişi var. Ancak özellikle Türkiye’den bu bölgeye vize sorunları ya da oturma izni alınamaması yüzünden hayallerinden uzak kalanlara bambaşka bir fırsat var. Norveç’in kuzey ışıkları altındaki eski maden kasabası olan ve ‘Buz Cenneti’ olarak anılan Svalbard, bugün hem bilim yuvası hem de balıkçılık başkenti olmuş durumda. 3 bin kişi ve 3 bin 500 kutup ayısının yaşadığı kuzey kutup dairesinin eşsiz noktası Svalband, 9 Şubat 1920’de imzalanan bir anlaşmaya göre bazı ülkelerin vatandaşlarına vizesiz şekilde çalışma, mülk edinme hakkı tanımıştı.
Günümüzde tüm ülkelerden yerleşimci kabul eden Svalband, bu haberi 2005’ten sonra duyurmuştu. Dönemin Svalband Valisi Per Sefland, “Söz konusu anlaşma, vatandaşları ile anlaşma dışındaki vatandaşlar arasında herhangi bir değişiklik yapmadığımız, şimdiye kadar seçilmiş bir politika” diye konuşmuştu.
TÜRK BİLİM İNSANLARI VE NASA ORADA
Türklerin, Arktik’teki ilk faaliyetleri aslında Osmanlı döneminde 1528’de başlamıştı. Türk bilim insanları 1960’lı yıllardan bu yana bölgede çalışmalarını sürdürüyor. İlk Türk Arktik Bilimsel Seferi, 2019’da gerçekleştirildi. Bölgede birçok farklı ülkeden bilim insanları da çalışmalarını sürdürüyor. NASA da burada araştırmalarını yürüten bilim kurumlarından biri. Sadece yüzde 5’i bilinen okyanuslarla ilgili küresel ısınma ve iklim değişikliği göz önünde bulundurulduğunda kutuplar da son derece önemli.
TÜRK VATANDAŞLARI BU BÖLGEYE GİDEBİLİR
Dışişleri eski bakan yardımcısı Sedat Önal’ın 2022’de yaptığı açıklamada yer alan “9 Şubat 1920’de Paris’te imzalanan anlaşmaya taraf oluyoruz” sözleri sonrası yapılan anlaşma merak konusu olmuştu. Türk vatandaşları söz konusu anlaşma sayesinde Svalbard takımadaları kara suları, fiyortları ve limanlarına giriş, adalarda oturma, bölgede balıkçılık faaliyetlerinde bulunma ve avlanma, denizcilik faaliyetlerinde bulunma, endüstriyel faaliyetler, madencilik ve ticaret faaliyetlerine ilişkin haklar kazanıyor.
Svalbard, Norveç Krallığı’nın bir parçası ancak Norveç ana karasında geçerli olan tüm yasalar Svalbard için geçerli değil. Örneğin Svalbard, Schengen iş birliğinin veya Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) Anlaşması’nın dışında yer alıyor. Spitzbergen/Svalbard Antlaşması sebebiyle uluslararası hukukta da özel bir statüye sahip. Bu, anlaşmayı imzalayan tüm ülkelerin vatandaşlarının Svalbard’da ikamet hakkına sahip olduğu anlamına geliyor. Yani yabancıların bu adada kalabilmeleri için ne vizeye ne de çalışma veya oturma iznine ihtiyaçları var. Ancak Norveç ana karası üzerinden seyahat ederken Schengen bölgesi için vize gerekiyor. Yani adada ikamet etseniz bile Norveç’te ikamet eden biri olarak kabul edilmiyorsunuz. Bunun yanında Svalbard’a giren ve çıkan herkes kimliğini pasaportla kanıtlayabilmeli. Schengen ülkeleri vatandaşları ve İskandinav vatandaşlarının da Svalbard’a gidiş-dönüş seyahatlerinde kimlik kartlarını göstermesi isteniyor. Ayrıca Svalbard’a taşınmadan önce adadaki üniversitede bir eğitim programı içerisinde bulunmanız ya da işe sahip olmanız isteniyor. Bunun nedeni, Svalbard’da kendinizi geçindirmek için yeterli paraya sahip olmanız gerekliliği. Aynı zamanda adada bir ev de kiralamanız gerekiyor. Bu iki şart sağlanmazsa adadan sınır dışı ediliyorsunuz.
PİRİ REİS’İN HARİTASINDA GÖSTERİLMİŞTİ
Osmanlı İmparatorluğu her ne kadar denizcilik alanlarında öne çıkan isimlerin başarısına sahne olsa da ‘talassokratik’ yani denizcilik faaliyetlerine bariz şekilde önem veren bir yönetime sahip değildi. Bir kara devleti olan Osmanlı Devleti, kutupların araştırılması konusunda da diğer ülkelere oranla geride kalmıştı. Ancak bazı bilim insanları, iz bırakan çalışmalarıyla yine de dünya tarihine geçişmişti. Ceylan derisi üzerine çizdiği haritalarla tanınan Piri Reis, haritacılık çalışmalarında, eskiden maden şehri olan Svalbard’a da yer vermiş ve bölgeyi araştırarak haritasını çıkarmıştı.
Dünya keşiflerinin başlamasından önce, bilinen her şey ilk dünya haritasını çizen Batlamyus’un mirasına bağlıydı. Özellikle 16’ncı yüzyılda haritacılık oldukça büyük bir yarış haline gelerek günümüz harita biliminin temelleri atıldı. Osmanlı’da ise ‘Acâ’ibü’l-mahlûkat ve Ğarâ’ibü’l-mevcûdât’ gibi yazmalarda geçen efsanevi bilgiler yerini Piri Reis’in ‘Kitâb-ı Bahriye’si ve Kâtip Çelebi’nin ‘Cihannümâ’sı gibi bilimsel eserlere bırakmıştı. Ayrıca Kâtip Çelebi, ‘İlhâmü’l-Mukaddes mine’l-Feyzi’l-Akdes’ adlı eserinde Takıyüddin’e atıfta bulunarak kutup çevresinde (gece ve gündüzün 6 ay olduğu bölgeler şeklinde bahsederek) namaz ve oruç vakitlerini hesaplamıştı. Bu bilim insanlarının çalışmaları Batı’nın sayılı isimlerinin takip edildiğini de ortaya koymuştu. Batlamyus, Waldseemüller ve Ortelius gibi önemli kartografların çalışmalarına 16’ncı yüzyıldan sonra Osmanlı’da da önem verilmişti.